FATİH AKTAŞ|DERS ADASI|FEN VE TEKNOLOJİ|FİZİK|KİMYA|BİYOLOJİ|TÜRKÇE|MATEMATİK|SOSYAL|İNGİLİZCE
  KÜRESEL ISINMA!!!!!!!!!!!!?????(ÖZEL SAYFA)
 


KÜRESEL ISINMA NEDİR?
 


"Küresel Isınma" denince, bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini; belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava halleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. O nedenle son 10-15 yıl içinde, sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı, 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler

 

“Küresel ısınma” süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini; belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava halleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. O nedenle son 10-15 yıl içinde, sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı, 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler ...

Bilim insanları, küresel ısınmada en etkili faktörün, “sera gazları” denen bazı gazların
son yıllarda atmosferde hızla artması olduğu üzerinde fikir birliğine varmışlardır. Başlıca sera gazları; karbondioksit, metan, kloroflour karbon, ozon ve azot oksitleridir. Bunlar içinde karbondioksit %50 ile en etkili sera gazı olarak bilinmektedir. Sera gazlarının, aynen can seralarda olduğu gibi küresel ısınmayı nasıl meydana getirdikleri şematik olarak gösterilmiştir. Küresel ısınmanın birçok olumsuz sonuçları olacağı tahmin edilmektedir. Bunların başlıcaları şunlardır: 


- Sıcaklık arttıkça yeryüzündeki karalardan ve su yüzeylerinden buharlaşma da
artacaktır. Bu da bazı bölgelerde aşırı yağışlara, bazı bölgelerde de kuraklığa neden olacaktır.

- Kutuplardaki buzullar eriyecek, denizler ve okyanuslarda su düzeyleri yükselecek ve taşkınlar, su basmaları ve seller meydana gelecektir.

- Siklon ve fırtına afetleri artacaktır. Bütün bunlar bitkisel ürünler üzerinde olumsuz etki yaratacağı gibi, hayvansal canlılar üzerinde de zararlı olacaktır. O nedenle bilim insanları tarafından, küresel ısınma ve iklim değişimi, “yeni bir atmosferik tehlike” veya “artık dünyanın ateşi yükseliyor” şeklinde nitelenmektedir. Bu ifadeler gelecek tehlikeler için bir uyarı olarak kabul edilmelidir
KÜRESEL ISINMANIN KANITLARI
Küresel ısınma olayı, genellikle fosil yakıt kullanımından meydana gelen yoğun karbondioksit emisyonu (salınımı) ile özdeşleşmiş bulunmaktadır. Atmosferdeki karbondioksit artışına koşut olarak hava sıcaklığının 1860 yılından beri artışı (Mitscherlich 1995). Bu nedenle, böyle bir olayın varlığını kabul etme ve zararlarının önlenmesi, fosil yakıt kullanımının kısıtlanması anlamına gelecektir. Bu ise, özellikle sanayileşmiş ülkeler ekonomisi için çok yönlü olumsuz sonuçlar doğuracağından, bu ülkeler uzun süre küresel ısınma olayını inkâr etmişlerdir. Daha sonraları, bilim insanlarının ortaya koydukları kanıtlarla, böyle bir ısınma sürecinin başladığını kabul etmişler ancak, nedeninin fosil yakıt olmadığına ait çeşitli savlar ortaya atmışlardır. Bu ekolojik afetin önüne geçmek için uğraş veren bilim insanları, söz konusu bu savların doğru olmadığını somut örneklerle kanıtlamaya çalışmışlardır. Bunların başlıcaları aşağıda verilmiştir. · Son yüzyılın en sıcak yazları son 10 – 15 yıl içinde yaşanmıştır. Örneğin 1990’lı yılların dört yılı içinde ölçülen sıcaklıklar (1991, 1994, 1995 ve 1998) meteoroloji ölçmelerinin yapıldığı 1860 – 1996 yılları arasında ölçülen sıcaklıkların en yüksek değerlerine sahiptir. 1998 yılında, son 1400 yılın en sıcak yılı yaşanmıştır (Kadıoğlu 2004). Son 15 – 20 yılda ölçülen küresel sıcaklıkların ortalaması ise, çeşitli özel yöntemlerle belirlenen son 600 yılın en yüksek sıcaklık ortalaması olarak hesaplanmıştır. · Küresel ısınmanın çok önemli başka bir kanıtı da kutuplarda ve yüksek dağlarda (Alpler, Himalayalar gibi) buzulların erimeye başlamış olmasıdır.
Amerikan Kar ve Buz Verileri Merkezi (NSIDC) ölçümlerine göre, küresel ısınma ile ilgili şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır (Hürriyet Gazetesi, Dış Haberler Servisi, 20.03.2002):
1) Antarktika’da son 50 yıl içinde hava sıcaklığı 2,5˚C artmış ve 7 dev buzul kitlesinin alanı, 1974 yılından bu yana 13500 kilometrekare daralmıştır.
2) Yaklaşık 12 bin yıllık olduğu tahmin edilen 3250 kilometrekarelik, 200 metre derinliğinde, 750 milyon ton ağırlığında buz kütlesi ana parçadan ayrılmış ve binlerce
aysberge bölünmüştür.
3) Larsen-B buzulu, son 5 yılda 5700 kilometrekarelik bölümünü kaybetmiştir.
· İzlanda Üniversitesi profesörlerinden Helgi Björnson, yaptığı araştırmalara dayanarak, İzlanda’nın % 8’ini kaplayan ve kutuplar dışındaki en büyük buzul olan Vatna dev buzulunun, 1930 yılından bu yana en yüksek erime hızına eriştiğini ve küresel ısınmanın böyle devam etmesi halinde, bu dev buzulun 100 yıl sonra yok olacağını ve bütün İzlanda’nın
sular altında kalacağını, Ocak 2002 yılında bildirmiştir.
· Güney Kutbu’ndaki Thwaites büyük buzulundan 3400 kilometre karelik (Mayorka Adası kadar) buz kütlesi kopmuştur (22.03.2002). Bu haber “Güney Kutbu eriyor” başlığını taşıyordu 
Küresel ısınmayı önlemeye yönelik, 2004'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'nü bugüne kadar 168 ülke imzaladı. Kyoto Protokolü'ne göre, 2008-2012 yılları arasında gelişmiş ülkelerin, sera gazı emisyonlarını 1990 yılındaki seviyenin yüzde 5,2 altına çekmeleri gerekiyor. Fakat, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 4'üne sahip ABD, dünyanın toplam karbondioksit emisyonunun yüzde 25'ini tek başına üretiyor. ABD, bugüne kadar Kyoto Protokolü'nü imzalamadı ve imzalama yönünde herhangi bir girişimleri de bulunmuyor. Diğer taraftan, toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 17'sinden sorumlu olan Avustralya'da henüz Kyoto Protokolü'nü imzalamayan ülkeler arasında.

Kyoto Protokolü kapsamında, 1990 yılı verileri baz alınarak, 2008-2012 döneminde sera gazı emisyonlarını yüzde 8 azaltmayı hedefleyen AB, küresel ısınmayla mücadele konusunda uzun vadeli yol haritası belirleme konusunda yoğun olarak çalışıyor. Belirlenen hedefe ulaşabilmek için Mart 2005'ten bu yana çalışan AB Komisyonu, 10 Ocak 2007'de Avrupa için yeni bir enerji politikasının oluşturulabilmesi için geniş kapsamlı bir önlem paketi açıkladı. Bu pakette, 2020 yılına kadar sera etkisine sahip gazların emisyonunun yüzde 20 azaltılması öngörülüyor.

Kasım 2006'da yayınlanan, BM İklim Değişikliği Raporu'nda, Kyoto Protokolü'nü imzalamış olan 40 sanayileşmiş ülkenin, 1990-2004 yılları arasında Karbon emisyonlarındaki artış ölçülmüş ve sanayileşmiş ülkelerin emisyonlarının yüzde 3 azaldığı belirtilmiştir. Rapora göre, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın sera gazı emisyonlarında düşüş görülürken, yüksek emisyon oranlarına sahip, Japonya, ABD ve Kanada'nın emisyonları daha da artmıştır. Türkiye ise yaklaşık yüzde 73 oranı ile en hızlı emisyon artışına sahip ülke konumunda bulunuyor.
Laguna San Rafael'deki buzulun, küresel ısınma sonucu 1990 ile 2000 yılları arasındaki geri çekilişin, karşılaştırmalı uydu görüntüleri. II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m3 olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir.

The Observer gazetesinin Şubat 2004'te yayımladığı Pentagon'a ait Küresel Isınma Raporu'na göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde Avrupa'da birçok kıyı kenti sular altında kalacaktır. Guardian gazetesinde 2004 yılında yer alan küresel ısınma haritasına göre bundan en az etkilenen bölgeler Türkiye ve Ortadoğu ile kıyı kesimleri hariç Kuzey Afrika'dır. Küresel ısınmanın önlenmesi için bazı çareler olarak şunlar sıralanabilir:

  1. Her yere ağaçlar dikilmelidir.
  2. Teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yenilenmelidir.
  3. Yeni teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
  4. Dünyaya zarar verenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
  5. Kentleşme durdurulmalıdır.
  6. Köy benzeri şehirler kurulmalıdır.
  7. Sanayi, dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
  8. Arabalar vb. buhar gücüyle veya güneş enerjisiyle çalışanlarının da üretilmesi gerekmektedir.

1) Grönland hızla eriyor

Küresel ısınma nedeniyle son 20 yılda Grönland'ın hava sıcaklığı üç derece arttı. Hava sıcaklığındaki artış Grönland'tan büyük buz kütlelerinin kopmasına neden oluyor. Bu gelişme ise Atlas Okyanusu'na akan su miktarını da hızlandırdı. Buz kütlesinin son on yıldaki erime miktarı yaklaşık üç kat arttı. Grönland'ın tamamen erimesiyle Atlas Okyanusu'nun yedi metre yükseleceği tahmin ediliyor. Bilim adamları tarafından yapılan çalışmalarda Grönland'ın erimesi için 1000 yılık bir zaman tahmin edilmesine rağmen, küresel ısınma konusundaki son gelişmeler bu sürenin daha da kısalacağı yönündeki yorumlara dönüşmüştür. Atlas Okyanusu'ndaki su seviyesini yükselmesi öncelikli olarak deniz seviyesinden çok yüksek olmayan adaların sular altında kalmasına neden olacaktır. Su seviyesinin yükselmesi ile deniz seviyesine göre düşük yükseklikte olan adalarla birlikte, aralarında Londra'nın da bulunduğu bazı büyük şehirlerin alçak kesimlerinin de su altında kalması beklenmektedir. Grönland'da, yılda eriyen buzul miktarı İstanbul'un yıllık su tüketiminin 300 katı olarak belirtiliyor.

2) Güney Kutbu hızla eriyor

Güney Kutbu'ndaki buz kütlelerinin yaklaşık yüzde 90'ı giderek küçülmeye başladı. Güney Kutbu'nda, küresel ısınmanın etkilerini tespit etmek amacıyla, bölgede incelenen 244 buz kütlesinin yüzde 87'sinde erime olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalar, buzulların erimesinin son beş yılda hızlandığını ortaya koyuyor.

3) Klimanjaro'daki karlar da eriyor

Tanzanya'daki Klimanjaro Dağı'nın eteklerini süsleyen karlar erimeye başladı. Karların bu hızla erimeye devam etmesi durumunda, 15 yıl içerisinde Klimanjaro'nun doruklarında kar kalmayacağı tahmin ediliyor. Yapılan araştırmalar, dağın doruklarındaki buzul ve kar tabakasının son yüzyıl içerisinde yüzde 80 oranında azaldığını gösteriyor.
KÜRESEL ISINMANIN EKOLOJİK SONUÇLARI

Küresel ısınma ve buna bağlı olarak meydana gelen iklim değişimi sürecinin
yaratacağı veya yaratmış olduğu ekonomik, ekolojik ve sosyolojik sonuçlar, dünyanın her
yerinde henüz tam anlamıyla yaşanmamıştır. O nedenle, bu sürecin potansiyel tehlikeleri tam
anlamıyla kavranılamamıştır. Ancak, bilim insanları yapmış oldukları araştırmalarda,
insanların bu tehlikelerle er geç karşılaşacağını ve bunların yaratacağı sonuçların neler
olabileceğini bilimsel verilere dayanarak açıklamaktadırlar. Bunlara ait bazı somut örnekler
aşağıda verilmiştir:
1) Sıcaklıklar artınca, büyük su yüzeylerinden (deniz, göl, baraj, akarsu vb)
buharlaşma artacak, toprak kuruyacaktır. Bunun sonucunda bölgesel olarak iklim değişecek,
tarımsal ürünler ve ormanlar zarar görecektir. Şöyle ki;
· Büyük su yüzeylerine yakın yerlerde hava nemi ve buna bağlı olarak yağışlar
artacak, sel afetleri meydana gelecektir.
· Karasal kısımlarda ise toprak suyunu kaybederek kuraklaşacak, tarımsal ürün
verimi azalacak, ormanların alanı daralacak, hidrolojik enerji üretimi düşecektir.
2) Buzullar eriyecek, bunun sonucunda göller, denizler ve akarsularda su düzeyi
yükselecek, kıyı bölgeleri sular altında kalacaktır, sel afetleri yaşanacak ve toplumsal göçler

başlayacaktır. Bunun somut örnekleri son yıllarda İngiltere, Almanya ve İtalya’da
görülmüştür. Bu ülkelerde meydana gelen sel afetleri son 50 yılın en büyük sel afetleri olup
İngiltere’de 1 milyar, İtalya’da (2000 Ekim ayında) 1,5 milyar Euro tutarında zarar meydana
gelmiştir. Ayrıca 1994 Kasım ayında İtalya’da meydana gelen sel afeti 64 can; 1991 yılında
Çin’de meydana gelen sel afeti 3074 can, ayni ülkede 1994 baharında meydana gelen sel
afetleri 1846 can almıştır. Bunun yanında milyarlarla ifade edilen maddi zararlar meydana
gelmiştir.
2002 Ağustosunda Almanya’da yaşanan sel afetinin bilançosu da tüyler ürpertici idi
(Schayan und Stumpt 2002): 21 kişi sellere kapılarak öldü; on binlercesinin mekânları
boşaltıldı; binlercesi evsiz kaldı. 800 km uzunlukta nehir kıyısı boyunca dehşet yaşandı
En azından 25 milyar Euro tutarında maddi zarar meydana geldi. 740 km devlet
yolu ve 180 köprü şiddetli zarar gördü. Bazı kentler harabeye döndü. 50 000 asker ve gönüllü,
kurtarma ve selleri önlemede çalıştı. Bu sel afetini meydana getiren ve 1 hafta süren yağışı
bilim insanları şöyle değerlendirmişti: “Bu yaşananlar dünyadaki iklim değişiminin bize
kadar gelen çok az bir işaretidir. Bu olayın nedeni dünya çapındaki (küresel) ısınmadır.”
Ülkemizde de son yıllarda meydana gelen sel afetlerinin nedeni, hiç kuşkusuz aynı
nedenlerden kaynaklanmaktadır..
3) Dengesiz küresel ısınmalar hem sayı hem de şiddet bakımından son derece zararlı
kasırgalar yaratacaktır. Bunlara ait birkaç somut örnek aşağıda verilmiştir (Berz 1995).
· 1991 Mayıs ayında Bangaldeş’te meydana gelen “Adsız Siklon” 140 000 kişinin
ölümüne neden olmuştur.
· 1993 Mart ayında Kuzey Amerika’da meydana gelen “Kış Fırtınası” 246 kişinin
ölümüne neden olmuştur
· 2004 yılı boyunca ABD’de 1727 kasırga olayı yaşanmıştır. Tarihinin en sık
kasırgasını yaşayan ABD, bu kasırgalardan milyarlarca dolar zarar görmüştür.
· Küresel iklim değişimi, karalara ve sulara ait tüm ekosistemlerde şimdiden tahmin
edilmesi çok güç olan dengesizlikler meydana getirecektir. Canlı ve cansız çevrenin doğal
dengesi bozulacak, bu da canlıların temel yaşam süreçlerinden olan ekolojik çevrimleri
etkileyecektir. Tüm canlılar için temel ekolojik yaşam koşulları ortadan kalkacaktır. Örneğin
bitkisel planktonların zarar görmesiyle, dünya oksijen üretiminin % 50 – 60’ını sağlayan bu
kaynağın verimi ve üretim gücü ciddi anlamda düşecektir (Flavin 1996).
4) Küresel ısınma ile Sibirya ve Kanada’daki buzlu tundra toprakları çözünecek ve
bataklık haline gelecektir. Buralarda bol miktarda bataklık gazı (metan) oluşarak atmosfere
karışacak, artan sera gazları nedeniyle küresel ısınma daha da artacak ve böylece kısır
döngüye girilmiş olunacaktır (Mitscherlich 1995).
Örnekler daha da arttırılabilir. Ancak bu sınırlı sayıdaki örnekler bile, insanlığın karşı
karşıya bulunduğu ekolojik tehlike potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.

SERA GAZLARININ TANITIMI:
Sera gazlarının adları biraz önce açıklanmıştı. Bunların nitelikleri, küresel ısınmadaki payları ve atmosferdeki yoğunlukları birbirinden farklıdır. O nedenle bunlar hakkında aydınlatıcı bilgi verilmesi yararlı görülmüştür (Çepel 2003).


KarbondioksitBu gaz, fosil yakıtların (petrol ve türevleri, kömürlerin ve doğal gazın) sanayide kullanılması sonucunda oluşarak atmosfere karışmaktadır. Atmosfere karışan karbondioksidin %80 – 85’i fosil yakıtlardan, %15-20’si de canlıların solunumundan ve mikroskobik canlıların organik maddeleri ayrıştırmasından kaynaklanmaktadır (Mitscherlich 1995). Bu nedenle sanayileşme devriminden önce atmosferdeki toplam karbondioksit miktarı 600 milyar ton tahmin edildiği halde, bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona çıktığı bildirilmektedir (Houghton et al. 1994’e göre Kadıoğlu 2001). Bir yandan fosil yakıt kullanımının hızla artışı,

öte yandan fotosentez için tonlarca karbondioksit harcayan ormanların ve bitkisel planktonlar düzeyine ulaşmıştır.

Bilim insanlarının son zamanlarda geliştirdikleri matematiksel bilgisayar modellere göre, CO2 yoğunluğunun iki katına çıkması halinde küresel sıcaklığın 3°С artacağı hesaplanmıştır. Bu sonuç, karbondioksitin küresel ısınmadaki etki derecesinin ne kadar yüksek olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Gerçekten sera gazları içinde karbondioksit, küresel ısınmada % 50 paya sahiptir. Bunun nedeni, hem miktarının çok hem de karbondioksit moleküllerinin atmosferdeki ömrünün 50 – 100 yıl gibi çok uzun olmasıdır. O nedenle küreselısınmaya karşı alınacak önlemlerin başında karbondioksit salınımının azaltılması gelmekte ve bu hususta uluslar arası düzeyde olağanüstü çabalar harcanmaktadır.

Metan

Bu gaz organik artıkların oksijensiz ortamda ayrışması (anaerobik ayrışma) sonucunda

meydana gelmektedir. Başlıca kaynakları pirinç tarlaları, çiftlik gübreleri, çöp yığınları ve

bataklıklardır. Metan moleküllerinin ömrünün ve miktarının az olması nedeniyle, küreselısınmadaki etki payı % 13 kadardır.

 

Azot Oksitleri

Bu sera gazının kaynakları egzoz gazları, fosil yakıtlar ve organik maddelerdir.

Küresel ısınmadaki payı % 5’dir.

Kloroflourkarbon Gazları (CFC-H)

Bu sera gazları için doğal kaynak yoktur. Spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu

aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların başlıca yapay kaynaklarıdır.

Küresel ısınmadaki payları % 22 oranındadır.

Ozon

Yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarındaki ozon’un başlıca kaynağı, egzoz gazlarının

2/3’ünü oluşturan azotoksitlerin ultraviyole ışınları ile fizikoşimik reaksiyona girmesidir. Bu

reaksiyon sonucunda bol miktarda ozon meydana gelir ve atmosferde birikir. Yalnız, bu gazın

oluşumu egzoz gazlarına ve güneşin ışınlarına bağlı olduğu için (geceleri üretilmez) miktarı

çok değildir. Küresel ısınmadaki sera etkisi % 7 kadardır.

Su Buharı

Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en başta gelir. Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki miktarı çok nadir hallerde yükselir. Bol miktarda bulunduğu atmosfer katmanı genellikle bulutların oluştuğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır. O nedenle daha çok güneşten gelen ışınları tutmada ve yükseklere yansıtmada (albedo) etkilidir. Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, küresel ısınmanın temel nedeni, bol fosil yakıt kullanılmasıyla atmosfere salınan karbondioksit miktarının çok yüksek miktarlara ulaşmasıdır. Miktar ve atmosferde kalma süresinin çok yüksek olması nedeniyle küresel ısınmada, sera gazları içindeki etki payı da çok yüksek olmaktadır (%50).

“Küresel Isınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır
Küresel Isınmanın Nedenleri
Güneş hareketleri iklim sistemi insanlar ve sera gazları, gibi nedenlerden etkilenmektedir. araştırmacılar küresel ısınma konusunda hemfikirdirler. Bu değişimin detaylı nedenleri açık bir araştırma alanıdır ama bilimsel çoğunluk sera gazlarının son zamanlardaki sıcaklık artışının başlıca nedeni olduğunu belirtmektedir.

Atmosferdeki karbondioksit ve metan oranlarındaki artış dünya yüzeyinin sıcaklığını yükseltmektedir. Karbondioksit oranındaki artış dünyanın yüzeyini ısıtmakta ve kutuplara yakın buzların erimesine yol açmaktadır. Buzlar eridikçe yerlerini kara veya sular almaktadır. Kara ve suların buza oranla daha az yansıtıcı buzullarda daha fazla erimeye yol açmaktadır
 
  sitemizi 21586 ziyaretçi ziyaret etti


 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol